DÜŞSEL YAKARI





Unutalı ne kadar oldu? Peki, ya unutulalı?

    Kırık dökük bir düşün peşinden koşarken duyulan heyecan sönüp gitti sessizce. Günlerden, gecelerden taştı tüm hüzünler ve ani bir kararla intihara kalkıştı sürgündeki kişiler. Titrek, biraz da korkak bir nefes bırakıldı gizlice. Yarınlardan, yeminlerden vazgeçti yürekler ve uzun uzadıya düşünüldükten terk edildi varlığını yitiren şehirler.

Kaybedeli ne kadar oldu? Peki, ya kaybedileli?

    Kimsesizliğin ortasında kalmışken bir çığlıkla uyandı toprağın derinliğinde. Göğsünde, bedeninin her zerresinde başladı ezilmeler ve öylece çırpınmaya başladı kemikler. Boğuk, çoğunlukla da faydasız bir şekilde yükseldi acı inleme. Genizden, boğazdan sızan kanların sıcaklığıyla kavruldu kelimeler ve ateşli bir ok gibi cızırtılarla gökyüzünde süzüldü cümleler. 
  
"Unutulmadan unutmadım ve kaybedilmeden kaybetmedim. Yine de gözyaşı nehrinde yıkandım ve kan kusan volkanlara atıldım. Düş! Benim daimi yoldaşım. Belki de beni bırakmasaydın, şimdi nefes alıyor olurdum.."

Yorumlar