Sivri taşların üzerinden her geçişinde kendinden bir parça bıraktı. Ruhu açılan her yara ile daha fazla kanadı ve soluk bir düş halini aldı. Adımları yavaşladıkça sarsıldı. Benliği yüzlerce küçük parçaya ayrılıp havaya karıştı. Aldığı derin nefesler ile toparlamaya çalışsa da başaramadı. Yitik bir bedenle sırt üstü uzanıp gözlerini kapattı. Işıklar da karanlığa karışır diye bağırdı: Tek farkları sahte bir illüzyon yaratmaları ya da baktıklarında gördüklerini sanan insanların yanılmalarıydı...
Kendini kayboluşun kollarına attı. Çevresinde çakan her kıvılcımda biraz daha tutuştu, en sonunda tamamen alev aldı. İçinde yükselen sıcaklığın etkisiyle dondu kaldı. Esir alınmıştı, gölgeler metrelerce uzamış, geriye kalan her şey bir yerlerde çürümeye bırakılmıştı. Bir hayalet gibi soluklaştı. Küller savrulup yeni bir beden aramaya koyuldu. Hiçliğin de bir tanımı olduğunu hatırladı: Hiç var olmaması ya da varken bir an kadar kısa bir sürede yok olmasıydı...
Düşündü ve gömüldü, bağırdı ve yanıldı, hatırladı ve yok oldu...
Yorumlar
Yorum Gönder