BİR RUHUN ÇIRPINIŞI



Uyandı, giyindi ve koşar adım dışarı çıktı. Kalp atışları ayak seslerine karışırken adımlarını daha da hızlandırdı. Göğüs kafesini yakıncaya dek ne bayılmak üzere olduğunun ne de nefesini tuttuğunun farkındaydı. Çevresindeki tüm sesler ve renkler birbirine karışmışken çaresizce yolunu bulmaya çalıştı. Hangi yol daha kısaydı, hangisinde daha rahat koşardı, hangisinde daha fazla ışık vardı. Tüm bunları düşünürken yana doğru savruldu, dengesini sağladığını düşünürken de yüz üstü yere kapaklandı. Acı vücudunu iştahla yaladı. Kanayan burnunu ve dizlerini umursamadan kalktı, kalabalığa karıştı. Artık tanınmazdı. Silik yüzlerin arasında, kimliksizliğini takındı.

Maskesinin arkasından korkusuzca gözlerini açtı. Yükselmekte olan güneşi seyrederken ciğerlerini temiz havayla doldurdu. Sakinleşmiş, korkularından arınmış, rahatlamıştı. Parmaklarının arasına tutuşturulan büyük kahve bardağıyla yanından geçenleri selamladı. Hareketleri yavaş, bakışları hiç olmadığı kadar kararlıydı. Kendinden emin tavırlarla yürümeye başladı. Yeni bir gün daha  başlamış, bilinçsizlikle geçireceği zaman dilimine ulaşmıştı. Kendisinin dahi bilmediği bir nedenle sırıtıyordu. Günün bu vaktinde hiçbir şeyin farkına varmazdı. Koşuşturan ve en önemlisi görmeyen insanların arasında, yerini büyük bir keyifle aldı.    

Günün sona erdiğini bildiren zil ile yerinden fırladı. Hızlı olmak zorundaydı. Kime çarptığını dahi umursamadan merdivenlere ulaştı ve dışarı çıktı. Çevresindeki kalabalık azaldıkça tedirginliği arttı. Adımlarını hızlandırdı. En son ne zaman nefes aldığını hatırlamaya çalışsa da başaramadı. Girdap oluşturan renklere bakmamaya çalışarak koşmaya başladı. Küçük bir sokağın köşesindeki apartmana dalıp kapıyı sertçe kapattı. Kendi dairesine vardığında canı boğazındaydı. Soyunup suyun altına sığındı. Gözlerini sıkıca kapattı. Yarına kadar açmayacaktı çünkü aynaya her baktığında içini kemiren yüz orada olacaktı..      

Yorumlar