İTİRAZIM VAR!

 

Büyük Usta Oğuz Atay anısına, onun gibi yazmak için uğraşılmış küçük bir yazı... 

Benim hayatımı başkaları yaşıyor albayım. Hiç de utanmıyorlar. Beni gördüklerinde alaylı bir şekilde süzüp geçiyorlar. Birkaç hakareti bile çok görüyorlar bana. Halbuki benim onlara soracak onyüz bin hesabım var. Konuşma hakkımı bile elimden aldılar. Sadece seninle konuşmama ses etmiyorlar. Seni de henüz bilmiyorlar albayım. Aman dikkat et, yakalanmayalım. Ben sensiz ne yaparım…

Artık dayanamıyorum albayım, yapamıyorum. En azından acılarımı bıraksalar olmaz mıydı? Sabah akşam ağlar, bir işe yarardım. Kuraklığa çözüm olurdum belki gözyaşlarımla, ya da hiç yoktan kaktüslerimi sulardım. Belki o zaman bu kadar çabuk kurumazlardı. Mutluluğumu da çaldılar albayım, hem de kahkaha atıyorlardı durmadan. Ben onlara ne yaptım da bu kadar acımasızlar. İnsanlar albayım, doyumsuz canlılar…

Hatıralarımı da çalmışlar albayım. Kaç yaşına girdiğimi bilmiyorum. Yaş günlerini de yasaklamışlar. Ölene kadar otuz beşte kalacakmışım. Yaşarmış gibi yapan bir ölü olacakmışım. Yaşamayı bilmiyorum ki ben albayım. İntiharı da tedavülden kaldırmışlar. Bana ip veya tabanca satan kişi iki gün nezarete atılacakmış. Sanırım canıma pek de kıymet vermiyorlar. Ama sana dua etsinler albayım. Sen olmasaydın çoktan canıma kıyıp hepsini ağzı açık bırakmıştım. Yapardım, gözümün de yaşına bakmazdım…

Neden hiç konuşmuyorsun albayım. Sende mi takip ediliyorsun geceleri köşe başlarından. Seni de mi ruhunu almakla korkutuyorlar. Bir gazetede okumuştum (o zamanlar okuma yazma biliyordum) yirmi bir gram çekiyormuş insan ruhu. Kemik gözlüklü, keçi sakallı bir amca yazmıştı bunu. Küçük bir de fotoğrafını basmışlardı. Elinde terazisi yoktu ama belli ki bir bildiği vardı. Omzumun üzerinden uzanan simitçi bile şaşırıp alla alla diye bir destekte bulunmuştu. Bense inanmayıp bir sarrafa sormuştum. Eğleniyon mu lan benle, deyip kovmuştu. Sarraflar albayım, hiçbir şeyin kıymetini bilmiyorlar…

İtirazım var albayım! Yüce mahkemeyi göreve çağırıyorum. Bana yapılanlar konuşulmalı, suçlular bir an önce yakalanmalılar. Yakalandıktan sonra da onyüz bin yıl ile yargılanmalılar. Beni benden aldılar albayım, pardon sayın savcım. Sevgisiz, acısız, öfkesiz, nefretsiz bıraktılar. Sabahları sevdiğime söylediğim günaydınlarımı çaldılar. Hem sadece onu mu, hayır! Seni seviyorumlarımı, seni özlüyorumlarımı, sensiz yapamıyorumlarımı da yasakladılar. Aşkımı aldılar albayım, savcım, hakime hanımım, albayım. İtirazım var albayım, ben de insanım…

Yorumlar