Büyük Usta Oğuz Atay anısına, onun gibi yazmak için uğraşılmış küçük bir yazı...
Benim hayatımı başkaları yaşıyor albayım. Hiç de
utanmıyorlar. Beni gördüklerinde alaylı bir şekilde süzüp geçiyorlar. Birkaç
hakareti bile çok görüyorlar bana. Halbuki benim onlara soracak onyüz bin
hesabım var. Konuşma hakkımı bile elimden aldılar. Sadece seninle konuşmama ses
etmiyorlar. Seni de henüz bilmiyorlar albayım. Aman dikkat et, yakalanmayalım.
Ben sensiz ne yaparım…
Artık dayanamıyorum albayım, yapamıyorum. En azından
acılarımı bıraksalar olmaz mıydı? Sabah akşam ağlar, bir işe yarardım.
Kuraklığa çözüm olurdum belki gözyaşlarımla, ya da hiç yoktan kaktüslerimi
sulardım. Belki o zaman bu kadar çabuk kurumazlardı. Mutluluğumu da çaldılar
albayım, hem de kahkaha atıyorlardı durmadan. Ben onlara ne yaptım da bu kadar
acımasızlar. İnsanlar albayım, doyumsuz canlılar…
Hatıralarımı da çalmışlar albayım. Kaç yaşına girdiğimi
bilmiyorum. Yaş günlerini de yasaklamışlar. Ölene kadar otuz beşte
kalacakmışım. Yaşarmış gibi yapan bir ölü olacakmışım. Yaşamayı bilmiyorum ki
ben albayım. İntiharı da tedavülden kaldırmışlar. Bana ip veya tabanca satan
kişi iki gün nezarete atılacakmış. Sanırım canıma pek de kıymet vermiyorlar.
Ama sana dua etsinler albayım. Sen olmasaydın çoktan canıma kıyıp hepsini ağzı
açık bırakmıştım. Yapardım, gözümün de yaşına bakmazdım…
Neden hiç konuşmuyorsun albayım. Sende mi takip ediliyorsun
geceleri köşe başlarından. Seni de mi ruhunu almakla korkutuyorlar. Bir
gazetede okumuştum (o zamanlar okuma yazma biliyordum) yirmi bir gram
çekiyormuş insan ruhu. Kemik gözlüklü, keçi sakallı bir amca yazmıştı bunu.
Küçük bir de fotoğrafını basmışlardı. Elinde terazisi yoktu ama belli ki bir
bildiği vardı. Omzumun üzerinden uzanan simitçi bile şaşırıp alla alla diye bir
destekte bulunmuştu. Bense inanmayıp bir sarrafa sormuştum. Eğleniyon mu lan
benle, deyip kovmuştu. Sarraflar albayım, hiçbir şeyin kıymetini bilmiyorlar…
İtirazım var albayım! Yüce mahkemeyi göreve çağırıyorum.
Bana yapılanlar konuşulmalı, suçlular bir an önce yakalanmalılar. Yakalandıktan
sonra da onyüz bin yıl ile yargılanmalılar. Beni benden aldılar albayım, pardon
sayın savcım. Sevgisiz, acısız, öfkesiz, nefretsiz bıraktılar. Sabahları sevdiğime
söylediğim günaydınlarımı çaldılar. Hem sadece onu mu, hayır! Seni seviyorumlarımı,
seni özlüyorumlarımı, sensiz yapamıyorumlarımı da yasakladılar. Aşkımı aldılar
albayım, savcım, hakime hanımım, albayım. İtirazım var albayım, ben de insanım…
Yorumlar
Yorum Gönder