Bak yine geçtim klavyenin başına. Kalemin kağıdı kirletmesinden
haz etmiyorum artık. Yeterince kaliteli değil sözlerim, zaten kimseyi mest
etmiyor düşüncelerim. Düşünmüyorum da! Siyah beyaz düşlerden kopalı çok oldu.
Renklerin karmaşasında gizleniyorum, kalabalıklarda bir hiç olarak yer
kaplıyorum. Sallana sallana turluyorum şehrin yolarını. Sokak lambaları ile
konuşuyorum, trafik levhalarını selamlıyorum, parklarda oturup bankların
romatizmadan yakınmalarını dinliyorum…
Sanırım içten içe deliriyorum. Hem sadece içten mi, dıştan
da büsbütün sapıttım. Bu sabah alarmı ben uyandırmışım, haberim yok. Yarım saat
bağırdı. Tiz sesi hala kulaklarımı çınlatıyor. Belki de takvime beni kötülüyordur.
Onunla da aramız limoni. Günleri karıştırıp duruyormuşum. Benim suçum mu şimdi
hatırlayamamak. Günden güne fark etmiyor ki yaşamak. Her gün bir öncekinin
kopyası, bir sonrakinin uzun metraj fragmanı. Bir tek çaydanlıkla iyi anlaşıyorum.
Ateşin üzerine atılınca ben de fokur fokur kaynıyorum. Dumanım tütüyor ama
taşmıyorum. Nasıl oluyor ben de bilmiyorum çünkü boğazıma kadar senle doluyum…
Çenem düştü yine, çok konuşuyorum. Beni bilirsin biraz boşboğazım.
Sesini çıkarmasan bir ömür boyu anlatır dururum. Kendimi bitirsem, senden dem
vururum: Eski ozanların şanını kazanır, ölümsüz aşkların namlarını gölgede
bırakırım. Senden bahsederken tamamlanır, tüm kusurlarımdan arınır, tarihçiler
tarafından birinci sınıf kağıda, altın varaklı harflerle yazılırım. Ama
sensizim işte. İkinci sınıf bir mahallede, duvarları çıplak bir kulübenin içinde
sana yazıyorum. Bir şekilde seninle konuşmazsam akıl hastanesine kapatılırım,
biliyorum. Kapatılmak sorun değil de ben oradan da kaçarım. Gecenin
karanlığında var gücümle sana koşarken, uyuklaması bozulduğu için köpüren aksi
bekçi tarafından sırtımdan vurulurum. Düşerim de sana varamadan ölmenin
acısıyla arafta kalırım…
Zavallı şey, diyecekler geçerken yanımdan. Kendi
vicdanlarını susturmak için konuşacaklar, kim olduğumu umursamadan. Tüm
insanlık acıyacak, tüm hayvanlar bağıracak, gökyüzü kararacak, toprak kazılacak,
başucuma beyaz bir taş konulacak. Adım seninkinden ayrı yazılacak: Hiç kimse,
hiçbir şey anlamayacak sana olan muhtaçlığımı, görmeyecekler kor ateşlerde her
saniye kavrulduğumu, duymayacaklar depremler yaratan çığlıklarımı…
"Sana" dediğin de anlamayacak beyaz taşta yazan adına bakıp senin ona olan aşkın yüzünden orada yattığını...
YanıtlaSilAnlamsız zaten beyaz taş konulduğunda ortaya çıkan tüm pişmanlıklar..
Sil