...!

 


İş yerinin kapısını sertçe çarptı ve çıktı. Öfkeyle sıkılmış dişlerinin arasından anlamsız küfürler çıkıyor, kurumuş boğazından gergin hırıltılar yükseliyordu. Evlerinin bulunduğu sokağa girdiğinde karısının pazar poşetleriyle yürüdüğünü gördü. Çevresindeki her şey bulanıklaştı. Aldatılma düşüncesi o kadar baskındı ki aşık olduğu dudaklardaki sıcak gülümsemeyi görmedi. İşyeri mutfağından aldığı ekmek bıçağını parmakları bembeyaz olana dek sıktı ve kararlı adımlarla yaklaştı. Çay molasında kulağına fısıldanan zehirli kelimeler, tüm dünyayı sessize almıştı. Bir zamanlar şarkılarını hiç sıkılmadan dinlediği kadının korku dolu çığlıklarını duymadı. Yaklaştı, kızıl saçlarından tutarak başını geriye yasladı ve sevdiği kadının boğazına bıçağı sapladı. Pazar poşetlerinden fırlayan meyve sebzeler kana bulanarak sokağın dört bir yanına dağıldı…

Korkunç bir ağrı ile birlikte kavurucu bir sıcak tüm bedenine yayıldı. Nefes almaya çalıştıkça ciğerlerine dolan kanı hissedebiliyordu. Elleri istemsizce boğazına uzandı. Biraz önce elinde tuttuğu bıçak kendi boğazına saplanmıştı. Kan dolan boğazından yükselen çığlıkları sadece kendisi duyabiliyordu. Karısı deli bir öfkeyle başucunda dikiliyordu: Ellerinde birkaç damla kan, dudaklarında zafer gülümsemesi, üzerinde ceza indirimi isterken giyeceği takım elbisesi ile desenli kravatı vardı. Her şeye hazırlıklıydı. Cinnet görüntüsünün altına gizlediği karanlık emelleri üç saniyelik bakışında saklanmıştı….

Boşuna karşı koyan bedeni ölümün soğukluğuna teslim olurken tüm bunları kendisinin de düşündüğünü hatırladı. Henüz bıçağı alırken bile hesap etmişti olacakları. Önce namusunu temizleyecek, sonra birkaç gözyaşıyla süslenmiş pişmanlık nutukları sıralayacak, parlak bir takım elbise giyip şık bir kravat takacak, başı öne eğik bir şekilde af isteğinde bulunacaktı. Birkaç sene hapis yatacak, ardından hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam edecekti. Son verdiği hayatın yıllarını çalmaktan hiç utanmayacaktı…

Ne var ki zaman kırılmış, masum bir kadının daha can vermesine göz yummadan adaleti sağlamıştı. Gel gelelim ne insanlık durdurdu can almayı, ne de zaman herkesi kurtarmayı başardı. Annelerimiz, ablalarımız, kardeşlerimiz, canlarımız bir bir elimizden alındı. İşte budur dünya tarihinin en büyük ayıbı! Hiçbir yaşamın değeri bu kadar ucuz olmamalı…

Yorumlar