AKREP'İN YELKOVAN'I

 



Evrenin her zerresine keskin bir çınlama yayıldı. Garip adam, soluğu kesilmiş bir şekilde kalakaldı. Nefessiz kaldığı "an" boyunca zihninde milyonlarca anı kalıntısı canlandı. Uzandı. Lakin hepsi çoktan karanlığa karışmıştı. Gecenin on ikisini bildiren son yankı da kaybolunca, kim olduğunu dahi unutarak önünde yürüyen kadının peşine takıldı. Arka cebinden eski bir tarak çıkarıp keçeleşmiş saçlarını toparlamaya çalıştı. Yıpranmıştı fakat iş görürdü fiyakalı paltosu. Boğazına takılan yalnızlığını bir süreliğine unuttu. Islak sokak taşlarına yansıyan suretine göz attıktan sonra kadının peşi sıra koşmaya başladı.

Rüzgardan hızlı olmalıydı veya kaplumbağa kadar inatçı. Ancak böyle yakalayabilirdi bir kuğu gibi süzülen zarif kadını. Sadece böyle bulabilirdi ruhunun derinliklerinde aradığı aşkı. Kulaklarına ulaşan alaycı kahkahalarla ileri fırladı. Düştü, dizlerini kanattı. Ayağa kalkınca yalpaladı. Tekrar atıldı. Bu kez yüzüstü yere kapaklandı. Ağladı, bir müddet sızlandı ardından yeniden başladı. Ne olursa olsun bulmalıydı o kadını, tutmalıydı kollarını, tarif edemediği hislerini, ölümcül keskinlikteki cümlelerle haykırmalıydı. Yok oluşunun yaklaştığını anlamıştı...

Habis bir sisle sarıldı etrafı. Yönünü şaşırmıştı ayakları. Yara bere içindeki vücudu kızıl kanıyla boyanmıştı. Kaç defa takılmıştı, kaç yara aldıktan sonra yeniden ayağa kalkmıştı? Göğsünü kavuran kalbine ilk kıvılcım nerede atılmıştı? Kadınına ne kadar yaklaşmıştı ya da hiç yaklaşmış mıydı? Sorularla boğuşarak sokakları, sehirleri, ülkeleri, kıtaları aştı. Mavi kürenin yörüngesinden çıkıp sonsuzluğa açıldı. Önündeydi hâlâ acınası çabasıyla kovaladığı kadını. Saçlarında yıldızlar ışıldıyor, kulaklarında gezegenlerden yapılma küpeler sallanıyor, sırtında evrenin sonsuz örtüsünü taşıyordu.

Garip adam, son bir can havliyle parmaklarını uzattı. Parlaklığıyla gözlerini kamaştıran kadını yakaladı. Delice bir tutkuyla iki kara deliğe ev sahipliği yapan gözlerine baktı. Evrenin her zerresine keskin bir çınlama yayıldı. Garip adam, soluğu kesilmiş bir şekilde kalakaldı. Nefessiz kaldığı "an" boyunca zihninde milyonlarca anı kalıntısı canlandı. Uzandı. Lakin hepsi çoktan karanlığa karışmıştı. Gecenin on ikisini bildiren son yankı da kaybolunca, kim olduğunu dahi unutarak önünde yürüyen kadının peşine takıldı...

Neden hep yelkovan akrep'i kovalardı? 

Berserk Gloria





Yorumlar

  1. Bu kadar muhteşem anlatılabilirdi yelkovanın akrebi kovalayışı... Ayakta alkışlıyorum kalemini, hayal gücünü... HARİKA!

    YanıtlaSil

Yorum Gönder